Klasikler

KUYUCAKLI YUSUF

220.00

“Hayat öyle bir yangındı ki, Yusuf içinde ne varsa kül etti.”

Kaderin kıyısında büyüyen bir çocuğun, adalet ve aşk arayışı…

Küçük yaşta ailesini kaybeden Yusuf’un hayatı, onu evlat edinen kaymakamın evinde bambaşka bir yola girer. Sessiz ama güçlü, sert ama derin duygularla örülü bu genç adam; köy düzeninin adaletsizliğiyle, çıkar ilişkileriyle ve tutkulu bir aşkla yüzleşmek zorunda kalır.

Sabahattin Ali, Anadolu’nun kasvetli taşra atmosferini yalın ama çarpıcı bir dille anlatırken; toplumsal eşitsizlik, ahlaki yozlaşma ve bireyin içsel mücadelesi gibi evrensel temaları ustalıkla işler.

Kuyucaklı Yusuf, Türk edebiyatında “haksızlığa başkaldıran birey”in en güçlü sembollerinden biridir. Yusuf’un gözlerinden bakarken, sadece bir adamın değil; susturulmuş duyguların, bastırılmış adaletin ve kırık bir aşkın da hikâyesine tanıklık edeceksiniz.

Bir roman değil, bir iç hesaplaşma. Yusuf’un değil, hepimizin hikâyesi.

Öne Çıkan

Babaya Mektup

220.00

“Senin önünde kendimi değersiz, güçsüz, korkak ve suçlu hissediyorum…”

Kafka’nın iç dünyasına açılan en samimi, en çıplak metinlerinden biri…

Babaya Mektup, Franz Kafka’nın babası Hermann Kafka’ya yazdığı ama hiçbir zaman göndermediği uzun bir itiraftır. Bir oğlun, babasına duyduğu hem korku hem hayranlık arasında sıkışmış duygularını, içsel yaralarını ve hayatı boyunca taşıdığı ruhsal yükü gözler önüne serer.

Kafka bu metinde yalnızca bir aile ilişkisini anlatmaz; aynı zamanda bireyin otoriteyle, toplumla, kendi kimliğiyle ve varoluşuyla olan çatışmasını da çarpıcı bir şekilde dile getirir. Kırılgan bir ruhun, sevgiyle şekillenmesi gereken çocukluğunun nasıl bir korkuya dönüştüğünü gözler önüne seren bu mektup, yazarın tüm eserlerinin köklerine de ışık tutar.

Bu kitap, Kafka’yı anlamak isteyen herkes için vazgeçilmez bir anahtardır.

Bir mektup… Ama aslında bir manifesto.
Bir oğuldan babaya, ama tüm insanlığa da…